5 Ağustos 2007 Pazar

Sofradaki Horoz

Bilindiği gibi zengin bir kültürel mirasa sahip olan Anadolu toprakları üzerinde yaşayan insanlarımızda aşırı bir define merakı vardır. Bu bazen tarihe zarar verirken bazende komik olaylar yaşanmasına sebep olmuştur. Defineciler arasında en yaygın olan arama metodu kendisini dini yönden bilgili tılsımları çözebilen ve büyü ile altın bulabileceğine inanan insanlardan yardım almaktır.
Zamanın birinde bir Anadolu köyünde tonlarca altın olduğu dilden dile dolaşarak efsaneleşmiştir. Bu öykülerin halk arasında fazlaca abartıldığını biliyoruz. Köy halkından bir kaç kişide adını duydukları bir hocadan telefon yoluyla yardım isterler. Hoca onlara geleceğini o yöreyi inceleyip onlara yardımcı olabileceğini söyler. Ama bir şartı vardır. Oraya geldiğinde üzerinde leke olmayan bembeyaz yaşını doldurmuş bir horoz ister. Bu horozu ayağına bağlayacağı bir muska ile sabah güneş doğmadan önce havanın aydınlanmaya başlayacağı saatte definenin olduğu söylenen araziye bırakılarak gezdirilecek ve horozun öttüğü yerde definenin olduğu yer tespitedilecektir. Hoca ayrıntısı ile anlatmamıştır ama tarif ettiği gibi bir horozun hazır olmasını ister. Daha sonra hoca kararlaştırdığı tarihte o köye gider. misafirperver anadolu halkı hocasını karşılar ve ilk önce ona uzun yoldan geldiği için aç olup olmadığı sorulur. Hocada elbette açım der. Ve ona sofra hazırlanır. Sofrada hoca için kesilip pişirilmiş horoz eti vardır. Yemek yenildikten sonra çay faslına geçilir. Çay içilirken gidilecek bölge ve hocanın istediği horozun hazır olup olmadığı hoca tarafından sorulur. Ev sahibi horozun hazır olduğunu gidip hanımından isteyip geleceğini söyleyerek odadan çıkar. Bir kaç dakika sonra ev sahibi asık bir surat içeri girer ve aynen şu cevabı verir "Hocam biz hanıma horozu ayırmasını söylemiştik ama tam olarak ne yapması gerektiğini söylemediğimiz için onlar o horozu senin için keserek sofraya koymuşlar. Yani anlayacağın hocam bir o horozu yedik."

Hiç yorum yok: