16 Ağustos 2007 Perşembe

Urartular

Urartu Siyasal Tarihi
İÖ 13-11. yüzyıllar arasında Anadolu topraklarının güneyinde büyük bir medeniyet olan Asur devleti sürekli bulunduğu toprakların kuzeyine ani baskınlar düzenleyip yağmalıyordu. Burda yaşayan küçük beylikler bu yağma saldırılarına karşı koyabilmek için Nairi Konfederasyon'u adı altında birleşmişlerdi. İÖ 9. yüzyıl yarısında Asur krallığı yağma seferlerini arttırmış ama kral Aramu ve I. Sarduri komutasındaki Urartu ordusu güçlü bir direnişle Asur kralına karşı koymuştur. İÖ 9. yüzyılın ortasında Urartu krallığını Litupri oğlu I. Sarduri yönetirken başkent Tuşpa'da (bugünkü Van) güçlü bir savunma yapabilmek için burada birde kale inşa ettirmiştir. Kral Menua dönemine kadar Urartu devleti feodal beyliklerin kurduğu topluluktan oluşuyordu.
İçişlerinde serbest olan bu feodal beylikler Urartu devleti'ne küçük miktarda vergiler ödediklerini, savaşlara kendi güçleri ile katılan ve savaş ganimetlerinden pay aldıkları Urartu çivi yazılı belgelerinde bahsedilen metinlerden anlamaktayız. İşpuini oğlu Menua (İÖ 810-786) zor şartlar altındada olsa merkeziyetçi bir devlet yönetimi oluşturmayı başarmıştır. Kral Menua tarım alanında büyük işler başarmış antik dönemde örneği olmayan baraj ve sulama kanalları yaparak hem ekonominin sürekliliğini sağlamış hemde tarımsal anlamda bir devrim yapmıştır. Kritik bölgelerde otoriteyi sağlayabilmek amacıyla askeri yönetim merkezleri kurmuş, inşa ettiği yolların güvenliğini sağlamış, feodal beyliklerde zaman içerisinde güçsüzleşerek kurulmuş olan Urartu devletine katılmışlardır. Kral Menua ülke topraklarına kattığı her yeni bölgeye valiler
atayarak merkezin gücünü arttırmış, bu gelenek diğer krallar tarafındanda devam ettirilerek düzenli bir devlet sistemine geçilmiş diyebiliriz. Bu sistem Asur kralı III. Tiglatpileser'i etkilemiş, aynı düzeni kendi ülkesindede korumuştur. Urartu krallık merkezinde kral ve ailesi yönetimde söz sahibi iken taşrada askeri bölgelerde merkezden atanan valiler tarafından yönetilirdi.
Urartu krallığı babadan büyük oğula geçen monarşik bir sistemdi. Örneğin Urartu kralı İşpuini hayatta ve sağlıklı iken yönetimi oğlu Menua'ya bırakmıştır. Kral Menua'da yazıtlardan anlaşıldığı üzere bu geleneği yönetiminin ilk yıllarında kaldırmıştır. Kral Menua büyük oğlu İnuşpua'yı taht ortaklığından çıkarıp, veliahtlığına son vermiştir. Bu olaydan sonrada Urartu krallığındanki tahtın babadan büyük oğula geçmesi ve Urartu krallarının veliahtlarının kendilerine taht ortağı ilan etmeleri geleneği son bulmuştur.
Urartu Dini
Urartu devletinin dinide Anadolu'daki diğer devletlerde olduğu gibi çok tanrılı bir din olup
ve tanrılar güçlerine göre sıralanarak tanrının gücü orantısında kurban kesmişlerdir. Urartu dini
hakkındaki bilgileri az sayıdaki çivi yazılı tablet, seramik ve tapınak duvarlarındaki betimlerden
elde etmekteyiz. Urartu tanrı isimleri ile diğer medeniyet inançlarındaki tanrı isimleri birbirlerine benzerlik içermektedir. Hemen hemen her dinde olduğu gibi Urartu dininde de tanrının yanına bir tanrıça karısı olarak ifade edilmiştir. Urartuların baş tanrısı Haldi karısı ise Arubani idi. Tanrı Haldi hem baş tanrı hemde kralı kutsayan bir savaş tanrısıdır. Bu yüzden tanrı Haldi adına yapılan tüm tapınaklarda savaş kültü ile alakalı kılıç, ok, yay, kalkan, sadak, kemer ve miğferler burada saklanırdı. Ayrıca tanrı Haldi adına bağ, bahçe, kapı, kült merkezleri su ve sulama kanalları inşa edilmiştir. Urartuların ikinci tanrısı tanrı Teişeba'dır. Hitit tanrısı
Teşub ile isim benzerliği vardır ve onun simgeside boğadır. Fırtına ve gök gürültüsü tanrısıdır. Karısı tanrıça Hepat'tır. Urartuların üçüncü sıradaki tanrısı GÜneş tanrısı Şivini'dir. Karısı tanrıça Tuşpuea'dır. Urartu devleti dini hakkında en iyi bilgiyi Urartu kralı Menua oğlu İşpuini tarafından İS 9. yüzyılın sonlarına doğru yapılan ve her kapı yazıtında elde etmekteyiz. Bu yazıtta 79 tanrı adı törenlerde onlara adanacak sığır ve koyun sayısı yazılmıştır. Bundanda anlıyoruzki Urartu'da tanrılara kurbanlar savaş kazanmak, toprak verimliliğini arttırmak ve
dualarının kabulü için adanmıştır. Urartular su kaynaklarını, mağaraları, yüksek dağları, kayalıkları ve ağaçları kutsal sayıp tapınıyorlardı. Su kenarlarına balık yontuları yapıp (muhtemelen balıklar tanrıları simgeliyordu.) suyun kutsallığını, mağaralara meher kapı yazıtında olduğu gibi kurban kesilerek kutsallaştırıldığını kayaların sağlam ve kalıcılığından dolayı üzerine tanrılarını resmederek sonsuza dek yaşayacaklarını ve gücünü betimlemeleri ve ağacada bir çok betimde önünde tapınılan bir nesne olarak resmedilmesinden ağacındanda kutsallaştırıldığını anlamaktayız. Bu anlattığımız tamamen saray dini ile ilgili inançlardır. Urartu halk dini ayrı bir sınıflandırma konusudur. Fakat bu konuda pek fazla bilgi yoktur.
Urartu Ölü Gömme Geleneği
Urartularda ölüler soylu sınıfından gelenler ve krallar görkemli kaya mezarlarına gömülürken halk ölülerini basit mezarlara gömüyordu. İki çeşit ölü gömme geleneği vardı. Yakarak gömü ve normal gömü. Normal gömü pek fazla örneği görülmemekle beraber azda olsa kullanılmıştır. Yakarak gömü Urartularda hem soylu hem halk sınıfında en çok kullanılan ölü gömme geleneğidir. Bu tarz gömüde cesedin yakılan külleri bir küp içerisine konulur, üzeri yassı bir taşla kapatılır ve küpün omuz kısımlarında delik açılarak ölünün ruhunun özgürleştirilmesine izin verilir. Diğer toplumlarda da olduğu gibi Urartularda da ölüm sonrası yaşamın devamına inanıldığı için ölen kişinin özel eşyaları kendisi ile beraber gömülürdü. Urartularda kaya mezarları ihtişamlı bir mimari yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Oda sayısı birden fazladır. Kayalara önce giriş oyulur daha sonra bura avlu olarak algılanıp etrafına odalar yapılır. Bu odalarda da karşımıza çıkan nişlere ölü hediyeleri, sekilerede ölü konulmuştur.

Hiç yorum yok: